6.20.2013

liderimizi bulduk: Gezi Ruhu!

Her dakika gelişen, genişleyen, şaşırtan, güldüren, ürperten bu eylemler zinciri sonunda bir lider olarak ortaya çıktı. Bireyler olarak her birimiz bütünün parçası olduğumuzu, birlikte olduğumuz sürece ve birbirimizle iletişimi sevgiyle sürdürdüğümüz sürece herşeye kadir olduğumuzu anladık. Gezi ruhu hepimize kendi ruhumuzla barışmamızı sağladı. Geçen gün facebook'ta bir arkadaşımın paylaştığı örnek bu bakımdan çok anlamlı: Afrika'da küçük bir yerel kabileyi inceleyen bir antropolog kabilenin çocuklarıyla bir deneme yapıyor.  Onları yere çizdiği bir çizginin ardında tek sıra oluşturmalarını söyledikten sonra onlardan işareti üzerine hepsinin az ilerideki ağacın dibine koyduğu şekerlere koşmalarını ve ilk varan kişinin hepsini alabileceğini söylüyor. İşareti verdikten sonra ise hayretler içinde çocukların el ele tutuşarak ağaca hep birlikte koştuğunu görüyor. Çocuklara niye böyle yaptıklarını sorunca ise aldığı cevap söyle oluyor:"Eğer el ele tutuşmasaydık birlikte oraya varamazdık. Şekerleri birlikte yiyemezsek tadı olmaz ki!"
İşte bu günlerde yaşadıklarımız ve dünyaya duyurduğumuz fikir işte bu. Sevgiyle ve zeka ile bağnazlığa ve şiddete direniyoruz. Mahalle forumları kurarak bireysel duygu ve ihtiyaçlarımızı ortak bir karara bağlamanın özgürlüğünü yaşıyoruz. Hakklarımızı ve seçimlerimizi başkalarına bırakıp boyun eğmek yerine bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmayı tercih ediyoruz. Geçmiş yüzyılın kitlesel yönetim kalıplarını birbir sorgulayıp yeni yüzyılın ruhuna uygun şekilde değiştiriyoruz. Bunu yaparken de dünyaya örnek oluyoruz. Ey yerkürenin bir avuç hakimi savulun milyarların zekası yükseliyor!

6.10.2013

tek vücud olduk ama başımız yok!

Gezi parkındaki direniş sürüyor, ancak polis engel olmadığı için direnemeyenlerin canı sıkılmaya başlıyor. Yaş ortalaması 20 cıvarında olan bu çocuklar ortaya koydukları gücü ayakta tutmaktan yorgun düşmeye başlıyor. Pek çok farklı siyasi grup onların açtığı yolun sağını solunu işgal etmiş durumda, kendi reklamlarını yapmaya çalışıyor. İlk haykırışın saf ve haklı sesi çatallanmaya başlıyor. Karmaşa artık sadece görüntüde değil ideolojiye de yansıyor, verilen mesaj giderek bulanıklaşıyor, zayıflıyor. Korkarım bu gidişle tüm olanlar yüzümüzde buruk bir gülümsemeyle anımsayacağımız bir gençlik eylemi olmaya doğru ilerliyor.
Evet yeni binyıl, yeni enerjiler, indigoların girişimi falan ama karşı tarafta bir örgütlülük var, deneyimli bir lider var. Gençlerin bu çığlıklarını sözcüklere dönüştürebilen, bu savrulmayı bir yörüngeye oturtabilen, ortaya çıkan bu gücü yönetebilen bir akıl lazım. Üzgünüm ama bir lider lazım. Ana muhalefet partisi tribünde kalmayı seçti. Ortalık "hadi beni lider yapsanıza" tavrıyla etrafını yoklayanlarla dolup taşıyor. Atatürk başımızın üstünde ama malesef gelip bizi toparlayacak hali yok!
İktidar sağduyulu kalmaya devam ederse, halkın baskısıyla dağılacakken baskı yapmadığı için direnişi dağıtmayı başaracak. Gezi parkı eylemi de ki yıl sonra yapılacak seçim için her tür tedbiri alması için iyiniyetli bir uyarı olarak kalacak.

6.07.2013

Türkütopya başkenti Taksimgezi

Evet yeni bir Türkiye kurulmuş İstanbul'da. Türkütopya koydum adını. Ben de gittim başkent olarak ilan edilen Taksimgezi'yi tıpkı bir turist gibi gezdim. Burada bir şehirde olması gereken herşey var. Sağlık ocağı, hukuk merkezi, yemek noktaları, eğlence yerleri, kütüphane ve hatta müze. Herşey bedava. Para geçmiyor bu şehirde. Nüfus genç, kararlı ve inatçı insanlardan oluşuyor. Doğa eller üsütünde. Temiz, düzenli ve derli toplu ortalık. Sayısız bildirişim ve bayrak olmasına rağmen herşey açık seçik. Bireysel haklar, birbirine saygı ve birliktelik ruhu herşeyin üstünde tutuluyor. Ülkenin sınırları barikatlar, tahrip edilmiş otobüs ve arabalarla çizilmiş. Giriş ve çıkışta vize yok, herkes korkusuzca herkesi ve olacakları bekliyor.
Burayı elde eden ve buraya yerleşen insanlar nasıl bir düzen içinde yaşamak istediklerini dünyaya ilan ediyorlar. Hepsi birer lider hepsi birer kahraman bir o kadar da sıradan vatandaş. Örnek olarak yaşamak istiyorlar. Susan, çekinen, şikayet eden, içine atan herkese örnek olmak için burada bulunuyorlar. Sesini yükseltmenin, ortaya çıkmanın, direnmenin, eyleme geçmenin gücünü ve etkisini kanıtlıyorlar.

Ancak kokarım mesajların adresi olanlar verilen tüm bu mesajlara baktıkça direniş içinde birlik olmanın dışında sadece karmaşa görecektir. Bence kendi dilini konuşan bu ülkenin bu dili anlamayan karşıtına mesajlarını aktaracak bir çevirmene ihtiyaç var. Karşılarındaki taraf keskin, odaklı ve düz bir düşünce yapısına sahip. Dili az ve öz kelimelerden oluşuyor. Bu insanların sofistike ve çok boyutlu mesajlardan oluşan dilini anlaması çok zor.
Neden "Tayyip istifa" veya "Referandum istiyoruz" veya "Erken seçim" mesajları yok? Neden mesajları asla kabul görmeyecek talepler yaparak karışık hale getiriyorlar? Yoksa bu kurdukları ülkenin devam edeceğini mi sanıyorlar?
Başkaldırmak, direnmek, birleşmek laik ve bütün bir Türkiye için. Bu açık, ama yepyeni bir örnek ülke oluşturmak yerine eskiyi değiştirmek daha iyi bir çözüm değil mi?
Belki de iktidarın kendi içinden değişmesini hedefliyorlar? Belki de bu insanların verdiği mücadele ve ortaya koydukları karalı tavır tek bir lidere artık ihtiyaç olmadığını ortaya koyar ve iktidardakiler demokratik yapılanmaya geçecek cesarete kavuşurlar.
Sonuçta benim gördüğüm kadarıyla bu yeni insanların yeni bir dünya düzeni içinde yaşamak istedikleri ve isteklerine ulaşacak güce de sahip olduklarıdır. Benim gibi eski insanların da ellerinden geldiği kadar bu gerçeği kabul etmeleri ve kendilerini ellerinden geldiği kadar bu yeni gerçeğe uydurmaları gerekecektir.

6.05.2013

Taksim'de yeni bir Türkiye var!

Bugün ortalık sakin. Facebook duvar yazıları ile dolup taşıyor. Milletimizin ne kadar keskin dilli bir o kadar da zeki olduğunu gördükçe içim gururla doluyor. Belki de buna ihtiyacımız vardı. Saklanmak, saklamak, dedikodu yapıp arkadan çekip çekiştirmek yerine belki de omuz omuza yürüyüp aynı anda bağırmaya ihtiyacımız vardı. Ne kadar sağduyulu, hak bilir ve merhametli olduğumuzu ulu orta görmeye ihtiyacımız vardı.

Aynaya bakmaktan korktuğumuz için ne kadar güzel olduğumuzun farkında değilmişiz bunca zamandır. Boynumuz bükük, ürkek ve evet ezik olmanın acısını içimize atmaktan bıktığımız için saldırmışız hep ona buna. Kükremek iyi geldi herkese. Yumruğunu şöyle gözünü kırpmadan masaya vurmak iyi geldi.

Bir avuç çocuk milyonları kendine getirdi. Örnek oldu. Bayrağımıza değer kattı. Millet olmanın onurunu yüceltti. Benim merak ettiğim ise şimdi ne olacak? Taksim, gezi parkı yepyeni bir ülke ve yepyeni bir gelecek gibi. Bu tohum tutacak mı? Hayal gerçek olacak mı? Bu kucaklaşma devam edecek mi?
Yarın gidip "Yeni Dünyamız"ı kendi gözlerimle göreceğim. Herkesin lider, herkesin kahraman ve herkesin sıradan vatandaş olduğu bu yeni dünyaya ben de ayak basacağım.

6.04.2013

Herşey bir ağaçla başladı...

Bugün 4 Haziran 2013. Tarih yazıyoruz Türkiye'de. Birkaç gündür kendime gelemedim. Olup biten öyle bir gelişti ki. İyiki Facebook ile barışmışım! Yepyeni bir dünya, yepyeni bir dünya algısı keşfettim. Zaten artık herşey kayıtlı. Bireysel düzeyde kayıtlı. Kayıt edildiği için kayıd edilecek birşeyler yapmak, söylemek daha önemli. İzleyen insan artık sahnede. Kadere razı olmak yerine kaderine sahip çıkıyor.
Türkiye'de devrim oluyor arkadaşlar! Üstelik dayanışma içinde bir direniş var. Yıllarca susan, kibarca ve uygarca bekleyen insanlar artık yeter diye bağırıyor. Bu devrim kibar ve saygılı insanların haykırışı.
Ancak istifasını istedikleri başbakan onlardan biri değil. Kızgın, şımarık ve zorba bir tavır içinde. Şu anda olup bitene kayıtsız kalmayı tercih ederek küsüp Afrika gezisine çıktı. 6 Haziran'da dönecek. Ben görmeden yaptığınız yaramazlıkları ortadan kaldırın belki sizi afederim diyor. Ama direniş çok güçlü. Döndüğünde daha da güçlü olacak. İşte o zaman ne olacak?
İlk defa bayrağıma bambaşka bir gözle bakıyorum. Onun neleri temsil ettiğini aslında yeni kavrıyorum. Unutulmuş belki de varlığından haberim bile olmadığı birçok duygu kabarıyor içimde. Şu şehirde, şu topraklarda birlikte yaşadığım insanlara kaybetmiş olduğum inancımı yeniden kazandım. Bir ve bütün olduğumuzu, bu şekilde ne kadar güçlü olduğumuzu hissediyorum. Milletimi ve ülkemi seviyorum. Bunu yüreğimin tüm gücüyle söyleyebiliyorum. Her yer istikal marşı ile inliyor, herkes bayrağına sarılmış. Geçmişine ve geleceğine sahip çıkıyor. Polis gaz bombaları, su fişekleriyle sıradan insanların üzerine yürüdü. İnsanlar ellerini havaya kaldırıp barış içinde direndi, direniyor...