1.26.2013

Ne kadar teknoloji o kadar tembellik


Beynimiz parmaklarımızın ucuna yapıştı kaldı! Sadece parmaklarımızı oynatarak dünyanın her yanına gidebiliyor, her türlü bilgiye ulaşabiliyor, istediğimiz kişilerle konuşuyor, istediğimizi izliyor hatta her türlü alışverişimizi yapıyoruz. Uzaktan kumanda ile başlayan bu tembellik yolculuğu bilgisayarımız, internet ve şimdi de androit telefonlar ve ipadler ile tam hız sürüyor. Önce yazı yazma tembelliği nüks etti şimdi de okumak zor geliyor. Eh, renkli, zevkli, çarpıcı videolar varken o eciş bücüş kelimelerin pabucu dama atıldı tabii. Zaten herkes her an video çekebilecek imkanlara sahipken kim oturup yaşadıklarını veya aktarmak istediklerini yazıya dökmek için uğraşır. Çek, yayınla, gönder. Bu kadar basit işte.
Bir aralar şiir öldü diye üzülmüştüm. Hani şu yüzlerce yıl dayanan, her dönemde hep yeni insanlara yepyeni ufuklar açan, duygular yaşatan o kelime demetleri vardı ya işte onların var olduğunun bile farkında olmayan insanların devrini yaşıyoruz artık. Müzik son durağı oldu şiirlerin. Şarkıların içine son nefeslerini vermek için sığınıyorlar. Küfürlerin, öfke patlamaların arasında epey yabancı kalsalar da hala var olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Oysa şimdi yazılar aynı duruma düştü. 
Hani okuma yazma bilenlerin sayısıyla ölçüyorduk ya uygarlıkların düzeyini, eminim yakında bu ters yüz olacak. Yani okuyarak yazarak iletişim kuran uygarlıklar geri sayılacak. Bu tembellik bağımlılığı bizi parmaklarımızı kullanmaktan bile kurtaracak yakında. Düşüncelerimizi görsel mesajlara çeviren, sesimizi istediğimize ileten araçlara kavuşmamız yakındır bence. Belki de birkaç yüzyıl sonra kocaman beyinleri olan hareket edemeyen yağ torbalarına döneceğiz kim bilir?
Teknoloji bağımlılığımızı yaratan en önemli kişilerden biri olan Bill Gates ne demiş: Zor bir işi çözmek için en tembel insanı seçerim, çünkü o mutlaka çok kolay bir yol bulur!
Evet 2013de karamsarım artık ama yakında unutulup gidecek bir insanlık buluşu olan yazıyı canlı tutmak için de kararlıyım!

1.15.2013

topraktan gelmişiz toprağa gideceğiz

Hani hep görürüz ya ellerinde boya rulolarının sapı önlerinde veya arkalarında çekçekleriyle caddelerde, kaldırımlarda karşımıza çıkarlar. Türkiye'nin en "yeşil" vatandaşları, geri dönüşüm işçileri, ya da alternatif çöpçüler. Bazıları nedense çingeneler de diyor onlara. Genelde erkektirler. Son zamanlarda cep telefonu ile donanımlarını geliştirdiler. Çok meşgul iş adamları gibi kulaklıklarını hiç çıkarmadan hem haberleşiyorlar hem de sanırım müzik dinliyorlar. Ben oldum olası saygı duydum hep bu insanlara. Aykırı ve yadırgatıcı hallerinin ayıltıcı ve tazeleyici bir etkisi olduğunu düşünmüşümdür.
Yalnız kadınlara pek rastlamamıştım, ama bizim oralarda ne zamandır dikkatimi çeken biri var. Çekçeki yok ama tekerlekli bir kasası var üzerine torbalarını dolduruyor. her sabah ben bizim köpeği gezdirdiğimde görürüm. İlk karşılaştığımızda köpeğin adını sormuştu o günden beri selamlaşırız. Ara sıra hava ve çevredeki bitkiler hakkında küçük sohbetler yaparız. İnsan birkaç cümleyle bile kendini ele veriyor. Söyledikleri, nasıl söylediği beni etkiledi sonunda dayanamadım bu bilge kadının hakkını vermek istedim.
 Adı Gülseren Yılmaz. Buraya Çorum'dan gelmiş. Bizim tepenin yamacındaki gece kondulardan birinde oturuyor.
"Yirmi yıl önce buraya geldiğimizde hepimiz aynıydık. Komşuyduk, dosttuk. Sonra onlar akıllarını kullandı iş güç sahibi oldular ben olamadım" diye anlattı."Şimdi beni görünce başlarını çeviriyorlar. Halbuki ben de bu şekilde para kazanıyorum. Bu da benim işim." dedi.
"Insanlar topraktan geldiklerini yine toprağa gideceklerini unuttu. İçine değil dışına bakıyorlar. İçin boş mu dolu mu umursamıyorlar,"diye de ekledi.
Kendisiyle barışık, bulunduğu halini kabul etmiş, olumlu neşeli ve dolu mu dolu, bilge mi bilge bu insan bu dünya için her gün yararlı bir iş yaparak para kazanıyor ve yaşadığı her günü elinden geldiğince onurlandırıyor.
Acaba içimizden kaçımız kendimiz için aynı şeyleri söyleyebiliriz?

1.11.2013

Matrix


Yok, dünyanın sonu gelmedi. Sadece yazmak istemedim. Bence yıllardır beklenen 21 Aralık öncesi ve sonrasında fark ettiğim en önemli şey bireyselliğin çılgın yükselişi ve ölümüydü. Dünya devam etti ama karmaşa bireyselliği yedi bitirdi. İletişim iktidara geçti ve kendine tapan kullarını diğerlerinden bir güzel ayırdı. Hani insanlık karanlık çağları aştı artık demokrasi ve barış dünyayı sardı diyorduk, Altın çağ'ı ve uygarlıkların birliğini bekliyorduk, meğer birlik bireyselliğimizi ve özgürlüğümüzü kaptırdığımız, sürekli izlendiğimiz bir dünya demekmiş! Meğer George Orwell haklıymış, sadece tarihi tutturamamış.
Geçenlerde Las Vegas'taki teknoloji fuarında yeni hayatımızın ipuçları vardı. Buzdolabımız bile online hale geliyor ve içinde ne var ne yok herkesle paylaşabiliyor! Sosyal ağlar aldı başını yürüdü. Bir türlü kurtulamadığın inatçı karıncalar gibi sessiz ama kararlı bir şekilde seni bulup işgal etmek istiyorlar. Ne kadar direnirsen diren kökünü kurutamayacağını bildikleri için de istikrarlı bir şekilde devam ediyorlar. Hani Altın çağda herkes bir olacaktı ya işte oldu arkadaşlar. Kablolu ve kablosuz ağlar bizi sımsıkı bağladı. Görünüyoruz, duyuluyoruz ve izleniyoruz. Artık banka hesabımızın önemi yok ne kadar izleyicimiz varsa o kadar nüfüs sahibiyiz.Yaşasın birlik içindeki dünyamız.
Ama ve bu ama tamamen kişisel, bu birlik içinde yine de ayrıcalıkı bir grup var. Karar verici efendiler ve bir kısmı onlar adına çalışan bir kısmı da onlara meydan okuyan hackerler. Bunlar matriksin dışındakiler, matriksi kontrol edebilenler. Evet, en sevdiğim filmlerden biri olan Matrix'e yepyeni bir gözle bakıyorum 2013'de. Hangi hapı seçtiğine göre ya sanal dünyanın bir parçası oluyorsun, ya da acı gerçeğin.
Şimdi hangi şaşkın acı ister ki? Bireysellik, özgürlük, kişisel haklar ve türkçesini bir türlü tam bulamadığım privacy zaten entel dantel işler. O ne demiş, bu nereye gitmiş, kim kiminle ne yapmış, ne yemiş ne yememiş çok daha ilginç değil mi?
Bugün kalan özgürlük açıklarından faydalanarak kendimi paylaşımcı, sosyal ağlarla örülü, izlenebilir ve sanal mı sanal dünyanın anarşisti ve terörist özentisi olarak ilan ediyorum. Aykırı ve karşıt olanı bile etkisiz hatta eğlenceli hale getirebilen teknolojilere sahip yeni dünyanın diktatörlerine meydan okuyorum ve acı hapımı yutuyorum!
Hoşgeldin 2013