7.24.2012

Kaybettim!



Birden oldu. Beklenmedik bir sağnak onu tam kalbinden vurdu. İlk yardım çabalarım sonuç vermeyince acele onu hastaneye taşıdım. Yoğun bakıma aldılar. Son üç yıldır beni ben yapan herşey onunla birlikte yoğun bakıma girdi. Zaman durdu sanki. Geçmişim, bugünüm hatta geleceğim onunla birlikte komaya girdi. Sonra beklediğim telefon geldi. Kurtuldu dediler. Çok şükür. Kalbim tekrar atmaya başladı. Heyecanla koştum yanına. Kucaklayıp eve getirdim. Kendimi yeniden bulmanın sevinciyle onu çalıştırdım.
O da ne? Yabancı biri boş boş bakıyor suratıma! Tamam kurtulmuş, ama kurtulan kutu boş. Tek tük parçalar kalmış eski benden. Değişmiş, herşey değişmiş. Bana da değiş diyerek bakıyor, bilmiş bir edayla...İşte böyle kaybettim kendimi. Sevgili, emektar laptopumun ruhunu.

Şimdi karalar bağlayıp yas tutmak bir seçenek tabii. Alışıldık, bildik, tanıdık olmanın rahatlığı bambaşkaydı. Hafızamın güvende ve her zaman ulaşılabilir olduğunu bilmek pek güzeldi. Ama sonra bu durumun beni sinsice sarıp sarmalamış olduğunu fark ettim. Sanki tüm duyularımı kaplamıştı. Beni sağırlaştırmış, körleştirmiş, hatta duyarsızlaştırmıştı. Kendimi değişimin, yeniliğin, yaratıcılığın tam ortasında sandığım halde aslında dünyamı daraltmıştı.
Hani uygun giysilerin olduğu sürece hava nasıl olursa olsun rahat dolaşırsın ya, onun gibi. Üşümeyi, ıslanmayı, terlemeyi unutuyorsun. Oysa biz yaşadığımız şoklarla güçleniyorsuz, karşılaştığımız zorluklarla yenileniyoruz. Kendimizi aşmanın keyfini çıkarabilmek için kesinlikle sıkıntılara ihtiyacımız var. Ve bence insan doğası aslında sıkıntılara, zorluklara, şoklara bayılıyor. Çünkü onlarla tazeleniyor, gelişiyor.
Mesela ben bugüne kadar sekiz defa taşındım. Ev taşımak bir yangına bedeldir derler. Bu çok doğru hem maddi hem manevi olarak bedeller ödedim. Ama her yeni başlangıç bana yepyeni ufuklar açtı. Gerekli olmayanları bırakmamı, yenilere alışmamı, kendimi biraz daha tanımamı sağladı.
Bu yüzden alışkanlıkları kırmak, farklı olanı denemek, yeni insanlarla tanışmak, başka ülkelere gitmek en azından bunlara açık olmak önemli diyorum. İçimizde gizli kalmış nice özelliğin ortaya çıkmasına tanık olmanın, hem kendimizi hem de çevremizdekileri şaşırtmanın keyfine doyum olmuyor.
Yaşantınızın tekdüzeliğinden, ilişkilerinizin sıradanlığından, işinizin sıkıcılığından şikayet etmeye bir süre ara verin. Onun yerine gününüzün içine ufak tefek değişiklikler serpiştirin. Hiç yapmadığınız, veya hep yapmak istediğiniz birşeyler deneyin. Dozunu ayarlamak size kalsın. Ama yapın. Sonra da bu değişikliklerin hayatınıza getireceği sürprizlere hazır olun, onların tadını çıkarın.