5.15.2012

Dare to lose Face!

Bir dehayı dürtersen işte böyle olur. Popüler olamanın öfkesiyle delikanlı damarı kabaran üniversiteli genç intikamını fena aldı. Sorununu çözerken onu sinirlendiren birkaç akranını ezip geçmekle de yetinmedi, tüm dünyayı parmağında oynatacak bir yol buldu. Artık arkadaşım yok diye kimse üzülmeyecek. İsteyen cin zeka Mark sayesinde istediği kadar arkadaş edinebilecek. Hem de kendisi hakkında ne kadar çok bilgi paylaşırsa o kadar çok insanla bağlantı kurabilecek.
Başlarda pek güzel bir iletişim kanalı gibi gözüktü bana Facebook. Birbirlerini yıllardır görmeyen insanları bir araya getiren, dünyanın aslında hiç de o kadar büyük olmadığını düşündüren bir mucize ağ yaratılmıştı. Ben de bir heves üye olmuştum. Sanırım 2006 başlarıydı. Ama bir süre sonra sanki sanal bir pazar yerinde dükkan açmış gibi hissettim kendimi. Vitrinimi ne kadar eğlenceli, değişken ve yaratıcı tutarsam, kasama da o kadar arkadaş dolacak bir sistem içindeydim. Hedef tabii kendi markamı yaratmaktı. Marka olarak beğenildiğim oranda çevrem ve nüfusum yani gücüm artırıyordu. İşi gücü, daha doğrusu gerçek hayatımı bir yana bırakıp sanal patronluğumu korumak için gece gündüz çalışır buldum kendimi. Bir yılımı doldurmadan iflas edip dükkanı kapattım.
Facebook beni kaybetti ama kazandıkları Mark arkadaşımızı yeni bin yılın adamı yaptı. Özellikle ünlü markalar bu eşsiz pazarlama ağını keşfedince iş rayına oturdu. Şimdi film yıldızlarından politikcılara, bankalardan patates cipsine kadar herkesle ve her şeyle "arkadaş" olabiliyorsun. Facebook'a üye olman ve istediğini beğenmen yeterli.
Markalar bu işten çok karlı çıktı. Artık hedef kitleleriyle ilgili tüm bilgiler ayrıntısına kadar parmaklarının ucunda. Üstelik bedava. Onlara hayır diyecek kimse kalmasın diye şahlanmış gidiyorlar. Çok geçmez yeni mesleklere Facebook pazarlama yetkilisi ve Facebook veri toplama uzmanı eklenir eminim.
Egomuzun at koşturabildiği, her birimzin kendi dünyasının kralı olduğu böyle bir ortamın tadını çıkarmak varken insan yanımız yine ağır basıyor ve suyunu çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bugünlerde Facebook'da olmak ve olmamak diye bir sosyal statü bile oluştu. Ben bu statüye meydan okuyorum. Hatta tüm sosyal ağlara meydan okuyorum. Yüzsüzlüğümü ilan ediyorum. Daha doğrusu yüz yüze görüştüğüm birkaç arkadaşımı Facebook'un milyonlarına tercih ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder