1.11.2012

Zenne

Sonunda izledim. Bence sinema tarihi için önemli bir geceydi: Zenne filminin galası.
Davetiye'de "gökkuşağının renklerini giyip gelin" yazdığı halde siyahlar çoğunluktaydı. Ama çoğunluk ordaydı. Kalabalığı oluşturan kişiler birbirinden çok farklıydı ama herkes filmi gerçekleştirenleri alkışlıyordu. Soğuk, yağmurlu, hafta başı bir günde bu kadar çok insanın biraraya toplanmış olması şaşırtıcıydı. Üstelik gelemeyenler için haberi ulaştıracak kayda değer bir basın topluluğu da iş başındaydı.
Sonra Mehmet'i gördüm. Caner'le birlikte sahneye geldiler. Zenne'nin yaratıcıları ve yapımcıları olarak iki kahram gibiydiler benim için. Mehmet'i tanıdığımda 14 yaşındaydı. Ben bir lisede öğretmenlik yaparak potansiyel geleceklerimden birini deniyordum, o ise geleceğini kendisinin şekillendirdiğini çoktan keşfetmiş bir öğrenciydi. Aradan geçen 26 yılda benden kopmadı. Ben kendi karmaşamın içinde kimi zaman boğularak, kimi zaman savaşarak yaşarken hep dingin, derin ve yeni bir esinti olarak günümü aydınlattı. Etrafındakilere uymak yerine kendini anlamaya yönelmesini hayranlıkla izledim. Üstelik hiç aykırı davranışlar sergilemedi. Bencil olmak yerine çoğul olmayı seçti. Caner ile tanıştığı zamanı da çok iyi hatırlıyorum. Gözlerindeki ışığı unutamıyorum. Sanırım 15 yıl geçmiştir aradan. Bireyselliklerini yitirmeden bir olabilen bir çift onlar. Birlikte kitlesel bir güce ulaştılar.
Zenne işte bu gücü temsil ediyor. Duyarlı, bir o kadar keskin. Güldürürken irkilten dili ile izleyeni sarsıyor. İnsanı içine çekiyor, sarıp sarmalıyor sonra bir anda atıveriyor. Duyguların belgeseli sanki. Hepsine bir sahne ayrılmış.
Günler, geceler boyunca biriken emek, hayal, tartışma, kahkaha, inat, gözyaşı, meydan okuma, öfke ve aşk hepsi bir araya gelmiş Zenne olmuş. Zenne'nin tutkulu dansı olmuş.
Mehmet'i ve Caner'i ve hayallerini gerçekleştirmeye yardım eden herkesi alkışlıyorum. Hele oyuncuları alkışlamaya doyamıyorum.
Bundan sonra iki tip insan var benim için Zenneyi görenler ve görmeyenler.

Bugün için niyetim:
Tekliğin kısırlığını kabul ediyorum. Paylaşmanın verimliliğini kutluyorum. Birlikteliğin bir unvan olmadığını, zaman, emek ve sevgi isteyen bir durum olduğunu anlıyorum. Bu durumda kalmayı başaran eşlerin ise kendilerini bile şaşırtacak mucizeler yaratabildiklerine ve dünyayı değiştirebildiklerine inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder