1.18.2012

Savaş ve soğuk savaş. Barış mı? O da ne?

Savaş var. Komşumla. Sıcak tartışmalardan, bağırışmalardan sonra şimdi soğuk savaştayız. Konuşmuyoruz, yolumuzu değiştiriyoruz, birbirimizi uyarmak için aracı kullanıyoruz. Bu ilk de değil. Bugüne kadar hangi evde oturduysam komşular arasında hep böyle durumlar yaşadım. Savaş insanın doğasında var. Ülkeler savasınca başımızı sallayıp ne var niçin barış yapmıyorlar diye onları yargılayıveriyoruz. Oysa kapı komşumuzla bile geçinemiyoruz. Bir tek o mu? İş yerinde, okulda, sokakta bir anda ipleri kopardığımız olmuyor mu? Eşimizle, sevgilimizle, aile fertleriyle durum farklı mı? Hadi itiraf edelim, hepimizin bir kara defteri var. İster "ne kadar ekmek, o kadar köfte"diyelim, ister "karma yasası", hepimiz "sen bana, ben de sana" diye yaşıyoruz. Bu alışverişe hile karıştığı an durum kontrolden çıkıyor. Kimse hesapta açık vermek istemiyor. Karşı tarafın kara geçtiğini anlayan, savaş borazanını kaptığı gibi hücuma geçiyor. Gerisini hepimiz biliyoruz. Hayal kırıklığı, öfke, sıkıntı. Bazen defterleri yakıp yeniden başlamayı başarıyoruz, ama çoğu zaman iş soğuk savaşa dönüyor. Soğuk savaş adı üstünde çok zor bozuluyor. Nedenini bile unutacak kadar uzun zaman takılıp kalabiliyoruz buzun içinde.

Peki herkesle her zaman iyi geçinenler var mıdır? Bence bu ancak kimseyle uzun süreli ilişki kurmayanlar için geçerli olabilir. Süre uzadıkça sabır tükeniyor. Bunun bir nedeni de kimsenin kimseyi gerçekten dinlememesi. Dialog dediklerinin aslında kişilerin kendi kafalarındakileri karşı tarafın sözlerini kullanarak tekrarladıkları monologlar. Her iki taraf da sürekli konuştuğu halde anlaşamadıklarını fark edince geriliyor. Önce sağır bir insanla konuşur gibi bağırmaya başlıyoruz, sonra da içimizdeki savaşçıyı ortaya çıkarıveriyoruz. Gurur, namus, onur gibi tetikleyiciler sayesinde kendimizi kızgın bir savaşın içinde buluyoruz.

Oysa öyle yapmasak. Çıkar hesabı tutmak yerine uzlaşmaya çalışsak. İnatlaşmayı bir yana bırakıp anlamaya açık olsak. Yargılarımızdan arınarak dinlemeyi bilsek. Durduğumuz noktadan gördüklerimizin başka bir yerden farklı görüneceğini kabul edebilsek. Daha zengin, daha güçlü, daha başarılı, daha nasıl isterseniz öyle bir dünya yaratmış olmaz mıyız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder